Afrika, dünya üzerindeki toplam dil sayısının yaklaşık üçte birini barındırır. Nijerya, Kamerun, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Tanzanya gibi ülkelerde onlarca, hatta yüzlerce farklı etnik grup ve dil bir arada yaşamaktadır. Bu durum, kıtanın hem sömürge öncesi dönemden gelen kabile yapılarının hem de coğrafi ve sosyal ayrışmaların bir sonucudur. Afrika kıtasındaki diller dört ana dil ailesine ayrılır:
- Afro-Asyatik, Nijer-Kongo, Nil-Sahra ve Khoisan.
Bu gruplar arasında en yaygın olanı Nijer-Kongo dil ailesidir ve Batı ile Orta Afrika’da milyonlarca kişi tarafından konuşulur. Khoisan dilleri ise, özellikle Güney Afrika ve Namibya’da yaşayan topluluklarca kullanılan ve “klik” sesleriyle tanınan, dünyanın en eski dillerinden bazılarını içerir.
BÜYÜK DİLLERİN YÜKSELİŞİ: SWAHİLİ, YORUBA VE ZULU
Kıtada bazı yerel diller, coğrafi sınırların ötesine geçerek bölgesel iletişim aracı haline gelmiştir. Doğu Afrika’da Swahili (Kiswahili), 100 milyona yakın kişi tarafından konuşulmakta ve Tanzanya, Kenya, Uganda gibi ülkelerde resmi ya da yaygın dil olarak kullanılmaktadır. Batı Afrika’da Yoruba, Igbo ve Hausa gibi diller; Güney Afrika’da ise Zulu ve Xhosa, kültürel kimliğin taşıyıcıları olarak öne çıkar. Bu diller sadece gündelik iletişimde değil; edebiyat, müzik, sinema ve geleneksel törenlerde de etkin olarak kullanılmaktadır. Son yıllarda Swahili, Afrika Birliği’nin resmi çalışma dillerinden biri olarak kabul edilmiş, böylece kıtasal ölçekte siyasi ve kültürel temsil gücü artmıştır.
TEHLİKE ALTINDAKİ DİLLER: KAYBOLAN SADECE KELİMELER DEĞİL
Ne var ki bu dilsel zenginlik, ciddi bir tehlike altında. Yüzlerce küçük dil, nesilden nesile aktarılamadığı için yok olma riski taşıyor. UNESCO’ya göre, Afrika’da konuşulan dillerin üçte biri “kritik tehlike” ya da “ölmek üzere” kategorisinde. Bir dilin ölmesi, o dilde anlatılan masalların, şarkıların, duaların ve hayat bilgeliğinin de yok olması anlamına geliyor. Özellikle genç nesillerin resmi dillere (İngilizce, Fransızca, Arapça, Portekizce) yönelmesi, yerel dillerin kullanımını giderek azaltıyor. Eğitim sistemlerinin çoğu, yerel dilleri desteklemek yerine, sömürge sonrası miras olan yabancı dilleri öne çıkarıyor.
Ancak umut verici gelişmeler de yaşanıyor. Yerel dillerin korunması için dijital platformlar, mobil uygulamalar ve sosyal medya giderek daha fazla kullanılmaya başlandı. Gana, Nijerya, Kenya gibi ülkelerde üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları, dijital sözlükler ve hikâye arşivleri oluşturarak dillerin belgelenmesine katkı sağlıyor. Ayrıca yerel dillerde podcast yayınları, YouTube içerikleri ve müzikler gençler arasında popülerlik kazanıyor. Afrika sinemasında ve çağdaş edebiyatta da yerli dillerin artan temsiliyeti dikkat çekiyor.
Afrika’da bir dili konuşmak, sadece bir aracı kullanmak değil; bir halkın tarihine, dünyayı algılayış biçimine ve kültürel mirasına katılmak demektir. Dil, bir kimliktir. Kıtanın geleceğinde, bu dillerin yaşatılması; sadece kültürel çeşitliliğin korunması açısından değil, yerli halkların aidiyet duygusunun güçlenmesi açısından da kritik önem taşımaktadır. Dilsel mirasını koruyabilen bir Afrika, sadece geçmişi değil, geleceği de daha güçlü kuracaktır.