Kenya’da güvenlik güçlerinin protestocuları öldürmesini konu alan bir BBC belgeselinin kamuya açık gösteriminin hükümet tarafından engellenmesi, yalnızca bir sansür girişimi değil; ordu, devlet, medya ve halk arasında onlarca yıldır süregelen bir sessizlik anlaşmasının korunması çabası olarak değerlendiriliyor. Bu anlaşma, ordunun siyasetten uzak durması karşılığında kimsenin onun faaliyetlerini sorgulamamasını öngörüyordu. Ancak bu denge artık sarsılıyor ve ortaya çıkan tepki oldukça sert oldu.
ASIRLIK SESSİZLİK ANLAŞMASI SORGULANIYOR
Kenya’nın bağımsızlığından bu yana süregelen bu sessizlik kültürü, 1971 ve 1982’deki başarısız darbe girişimlerinin ardından yerleşti. Afrika’daki askeri rejimlerin kötü sicili, orduyu siyasetten uzak tutma konusunda hükümetlerde güçlü bir irade yarattı. Karşılığında ise medya ve kamu, ordunun faaliyetlerine fazla yaklaşmamayı kabullendi. Fakat Kenya Savunma Kuvvetleri (KDF) perde arkasında büyümeye devam etti. 1990’lar ve 2000’ler boyunca kapasitesini artıran KDF, disiplinli ve profesyonel bir kurum imajını da pekiştirdi.
SOMALİ MÜDAHALESİYLE GÖRÜNÜRLÜK ARTTI
2011’de Somali’ye yapılan müdahale, KDF’yi ilk kez geniş kamuoyu önüne taşıdı. Terörle mücadele bahanesiyle başlatılan operasyonlar, orduyu sadece güvenlik değil, aynı zamanda sivil yönetime dahil eden bir aktöre dönüştürdü. Eski askerlerin sivil görevlerde yükselmesiyle birlikte ordu, görünürlük kazandı ama hesap verilebilirlik artmadı. Operasyonun hemen ardından, askerlerin El Şebab’la birlikte şeker ve kömür kaçakçılığı yaptığı iddiaları gündeme geldi. 2016’da El Adde’deki KDF üssüne düzenlenen saldırıda en az 140 asker öldü. Bu, Kenya’nın en büyük askeri kaybıydı.
İÇERİDE DE BAŞARISIZLIKLAR DİKKAT ÇEKTİ
KDF’nin 2013’teki Westgate alışveriş merkezine düzenlenen saldırıya müdahalesi ise, güvenlikten çok yağma haberleriyle gündeme geldi. 2015’te Garissa Üniversitesi’ne yapılan saldırıda 147 kişi hayatını kaybetti. Bu olaylara rağmen ne kapsamlı bir soruşturma ne de kamuoyu önünde hesap verildi. Benzer şekilde, ordunun Nairobi’deki Lenana Caddesi’ni karargahını genişletmek için ele geçirmesi ya da 2022 seçimlerine müdahale iddiaları da ciddi bir tartışma yaratmadı.
MEDYA ORDUYU ELEŞTİRMEKTEN KAÇINIYOR
Kenya’daki ana akım medya kuruluşları, bu sessizlik anlaşmasını içselleştirmiş durumda. Savunma muhabirleri orduyu eleştiren haberlerden kaçınıyor, çoğu zaman askeri açıklamaları doğrudan yayımlıyor. KDF, adeta kendi imajı üzerinde veto hakkı kullanıyor. Bu nedenle BBC belgeseli büyük bir tehdit olarak algılandı. Gerçek bir güvenlik tehdidi oluşturmasa da orduya dokunulmazlık atfeden sessizlik perdesini araladığı için önemliydi.
DEMOKRASİ KORKU ÜZERİNE KURULAMAZ
Kenya’nın demokrasisi, ordunun kamu denetiminden kaçtığı bir zeminde gelişemez. Gazeteciler gerçeği söyledikleri için hedef gösterilirse ve medya, generallerin hoşuna gitmeyecek haberleri yayınlamaktan kaçınırsa, sivil yönetim ile askeri dokunulmazlık arasındaki çizgi tehlikeli biçimde bulanıklaşır. “Asıl tehdit BBC değil; ordunun hataları ve istismarlarıyla yüzleşmemekte ısrar eden anlayıştır. Kenya, bu sessizlik anlaşmasını bozmalı; ordu yalnızca komutanlarına değil halka da hesap vermeli. Gazetecilik ise, gerçeği ortaya çıkarmakta özgür olmalı, silahlı kişileri rahatsız etse bile.”
Kaynak: Al Jazeera