Güney Afrika denince bugün akla ilk gelen isimlerden biri teknoloji dahisi Elon Musk olabilir. Ancak ondan çok önce, bu topraklardan çıkıp adını tarihe yazdıran başka bir figür vardı: Joshua Norton. 19. yüzyılda ABD’ye göç eden Güney Afrikalı Norton, San Francisco’da kendini “Amerikan İmparatoru” ilan ederek sıradışı bir halk efsanesine dönüştü. Deli mi dahî mi olduğu hâlâ tartışılan Norton, mizahi bildirileri ve hayal gücünü zorlayan talepleriyle hem halkın gönlünü kazandı hem de ABD tarihinin en renkli karakterlerinden biri hâline geldi.
İMPAROTORLUĞUN İLANI İÇİN İLK ADIM
17 Eylül 1859 sabahı, San Francisco Evening Bulletin gazetesinin ofisine “iyi giyimli, ciddi görünümlü” bir adam girdi. Adam, kısa bir süre sonra açıklama yapmadan bir belge bıraktı ve hızla ayrıldı. Aynı akşam gazete, o günün haberlerinde, bir bildiriyi yayımladı. Joshua Norton, kendisini Amerika Birleşik Devletleri İmparatoru ilan etmişti.

Amerika, 1859’da, içsel bir kaosun eşiğindeydi. İç Savaş’ın hemen öncesindeki bu dönemde, ülke, kölelik karşıtı ve savunucusu olan devletlerin çatışmalarına sahne oluyordu. Joshua Norton, San Francisco’daki bir Müzikal Salon’da, yeni bir anayasa yazılması ve yasal düzenin yeniden yapılması için bir toplantı çağrısında bulundu. Ancak toplantının yapılması planlanan salon, birkaç gün önce bir yangında kül olmuştu, bu yüzden çağrıya kimse katılmadı. Yine de, Norton, bu olayı bir dönüm noktası olarak kabul ederek imparatorluk ilanını gerçekleştirdi.
GÜNEY AFRİKA’DAN SAN FRANCISCO’YA
Joshua Norton’un doğumuna dair resmi kayıtlarda pek bir bilgi bulunmuyor. Ancak, farklı kaynaklar, Norton’un 1818 yılında İngiltere’nin Deptford bölgesinde doğduğunu ve ailesinin henüz çok küçük yaşlardayken Güney Afrika’ya göç ettiğini belirtiyor. Norton’un babası, İngiliz sömürge hükümetine bağlı olarak önemli bir pozisyonda çalışıyordu, bu nedenle Norton’un gençliği ayrıcalıklı bir ortamda geçti. Aile, Cape Kolonisi’nde yaşamaya devam etti.

Norton, burada, İngiliz yönetimi altında büyüdü ve iyi bir şekilde eğitildi. Ancak, Norton’un gerçek hikâyesi, 1845’te 27 yaşına geldiğinde başlıyor. Güney Afrika’dan ayrılarak ticarette şansını denemek üzere, Rio de Janeiro’ya, ardından Amerika’nın en büyük ticaret limanlarından biri olan San Francisco’ya geldi. 1849’da Kaliforniya Altına Hücum döneminin zirveye ulaşmasıyla, altına hücum eden madencilerin ve tüccarların arasında zenginleşmeye başladı.
BİR İŞ ADAMININ ÇÖKÜŞÜ
San Francisco’daki iş dünyasında, Norton kısa sürede dikkati üzerine çekti ve yerel elitlerle ilişkiler kurmaya başladı. Ancak, 1850’lerin ortalarında şanssız bir dizi ticari işlem sonucu büyük bir mali krize girdi. Norton, büyük bir risk alarak, Çin’deki kıtlıktan faydalanmayı amaçladı. Pirinç fiyatlarının yükselmesini bekleyerek, Peru’dan 25 bin dolarlık pirinç alım anlaşması yaptı. Ancak, bu planı, rakiplerin sevkiyatlarını önceden yapması nedeniyle başarısız oldu. Yüksek fiyatlar ve kötü yönetim, Norton’un işlerini alt üst etti.
Sonuç olarak, Norton’un ticari çöküşü de kaçınılmaz oldu. 1854’te Norton, iflas etti ve mahkemeye verildi. 20 bin dolarlık bir tazminat ödemenin ardından, Norton’un finansal durumu tamamen çökmüştü. Sosyal çevresi ve iş dünyasındaki bağlantıları da kayboldu.
Ancak bu, Norton’un vizyoner bir lider olarak geri dönmesini engellemedi. Derin bir depresyona giren Norton, birkaç yıl boyunca yalnız kaldı ve sonunda, radikal bir çözüm önerisiyle geri döndü: Bir monarşi kurmak.
İMPARATORLUĞUN DOĞUŞU VE SİYASİ MESAJLARI
1859 yılının Eylül ayında, Norton kendini “Norton I, Amerika Birleşik Devletleri İmparatoru” ilan etti. Norton’un bu ilanı, bir çılgınlık olarak görülse de, onun yeni bir yönetim anlayışını savunduğunu gösteriyordu. Zihinsel bir kaçıştan daha fazlasıydı; Norton’un kendini imparator olarak tanımlaması, Amerikan yönetim sistemine karşı derin bir eleştiriydi. Norton’a göre, Amerika, anayasal bir cumhuriyet olarak değil, monarşik bir sistemle yönetilmeliydi. Bu düşünce, İç Savaş öncesindeki siyasi atmosferde, ülkenin karmaşıklığı ve bölünmüşlüğü ile birleşerek, dönemin en ilginç ve dikkat çekici figürlerinden birinin ortaya çıkmasına neden oldu.

Norton’un bu bildirisi, aynı zamanda Amerikan toplumunun içinde bulunduğu belirsizliği, kaosu ve yolsuzlukları da yansıttı. Norton, kendisini sadece bir hükümdar olarak değil, Amerika’nın kurtarıcısı olarak tanımlıyordu.
TOPLUMDA YER ALMAK VE GÖÇMEN HAKLARI İÇİN MÜCADELE
Norton, sadece bir imparator değil, aynı zamanda sosyal bir liderdi. San Francisco sokaklarında mavi bir üniforma giymiş ve altın rötuşlarla süslenmiş elbiselerle dolaşıyor, halk arasında görünür oluyordu. Sürekli olarak halktan, “imparatorluk vergisi” adı altında bağış topladı. Bunun dışında, diğer sosyal ve siyasal faaliyetlere de katıldı.

En çok dikkat çeken konularından biri, göçmen haklarıydı. Norton, Amerika’ya göç eden Çinlilerin haklarını savundu. O dönemde San Francisco’da büyük bir Çinli nüfusu bulunuyordu, ancak bu grup, yerel halk tarafından yoğun bir şekilde dışlanıyordu. Norton, Çinli işçilerin, yerli Amerikalıların ve kadınların eşit haklara sahip olmasını savundu. Bu, o dönemdeki ırkçılıkla mücadele etmenin cesur bir yolu olarak kabul ediliyordu.
Ayrıca, Norton, Amerikan toplumunda devlet ile kilise arasındaki ilişkiyi sorguladı ve laikliği savundu. 1867 yılında, kadınların da oy kullanma hakkına sahip olması gerektiğini belirtti.
HALK TARAFINDAN SEVGİYLE KARŞILANAN İMPARATOR
Joshua Norton, halkın sevgilisi haline geldi. Birçok San Franciscolu, onun başkanlık ettiği “imparatorluk” sistemini eğlenceli buluyor ve adeta bir halk kahramanı olarak görüyorlardı. Norton, her ne kadar sadece sembolik bir figür olsa da, onun hayalini gerçeğe dönüştürme çabası, bir insanın özlemlerinin, kişisel inançlarının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

San Francisco halkı, Norton’un her davranışını ve söylemini dikkatle izliyordu. Zamanla, Norton’un emri altında çalışan özel bir “ordu” da kuruldu. Bu ordu, halkı daha çok eğlendirmek amacıyla onun emirlerine uyan çeşitli karakterlerden oluşuyordu.
ÖLÜMÜ VE MİRASI
Joshua Norton, 8 Ocak 1880’de San Francisco sokaklarında fenalaşarak hayatını kaybetti. Norton’un ölümüne rağmen, halk arasında ve geniş çevrelerde yaşamaya devam etti. Cenazesi, San Francisco halkının katıldığı büyük bir törenle gerçekleştirildi ve ona olan sevgi ve saygıyı simgeliyordu. Bu cenaze töreni, katılımcı sayısı açısından San Francisco’nun en büyük törenlerinden biriydi.
Norton’un yaşamı, sadece bir delilik hikâyesi değil, aynı zamanda toplumun nasıl daha iyi bir yer haline getirilebileceği konusunda bir semboldü. Onun mirası, insanların hayal gücünü, insan haklarını ve toplumsal adaleti savunan bir figür olarak çağlar boyu sürdü.
MODERN YANKILARI VE YORUMLAR
Joshua Norton, günümüzde hala hatırlanıyor ve takdir ediliyor. Onun fikirleri, modern hayatta ve özellikle de sosyal adalet mücadelesinde önemli bir yer tutuyor. Norton, yalnızca bir “imparator” olarak değil, aynı zamanda halkın özgürlüklerini ve haklarını savunan bir lider olarak da anılmaktadır.

Sonuç olarak, Joshua Norton’un hikâyesi çılgınca görünebilir, ancak zamanla onun düşüncelerinin ve eylemlerinin toplumlar üzerinde nasıl kalıcı etkiler bıraktığına tanıklık edilmiştir. O, gerçekten de sadece bir delilik figürü değil, aynı zamanda hayal gücünün ve adaletin peşinden giden bir vizyonerin sembolü olmuştur.
Kaynak: Al Jazeera