Zimbabve, 2025 yılı itibariyle, ülkenin iç politikalarında ve bölgesel dinamiklerde önemli değişimlere yol açabilecek bir siyasi krizle karşı karşıya. Ülke, Başkan Emmerson Mnangagwa’nın istifası için yapılan baskıların arttığı, ekonomik çöküşün derinleştiği ve bölgesel etkilerinin giderek daha belirgin hale geldiği bir dönemi yaşıyor.
SİYASİ İSTİKRARSIZLIK
Zimbabve’nin iktidardaki ZANU-PF partisi, Başkan Mnangagwa’nın başkanlık süresinin 2028’de sona ermesi beklenen anayasal sınırlarını aşan bir teklifi gündeme getirmesiyle iç muhalefetle karşı karşıya kaldı. 31 Mart 2025’te, savaş gazileri ve ZANU-PF içindeki bazı liderlerin, Mnangagwa’nın bu teklifine karşı okulları ve iş yerlerini kapatarak düzenledikleri ulusal bir kapanma, halkın bu teklife karşı hoşnutsuzluğunu gösteriyor. Harare’de 95 kişi tutuklanmış olsa da, gösteriler polis müdahalesine rağmen engellenemedi. Bu iç çekişmelerin iç savaşa dönüşme riski olduğu ve Zimbabve’nin bölgesel güvenlik için tehdit oluşturabileceği uyarıları yapılıyor.
GÜÇ MÜCADELESİ
Zimbabve’deki güç mücadelesi, Başkan Yardımcısı Constantino Chiwenga’nın potansiyel halef olarak öne çıkmasıyla daha da şiddetlendı. Ancak, hükümet bu durumun bir anlaşmazlık olmadığını belirterek sessizliğini sürdürüyor. Mnangagwa’nın müttefikleri, rakiplerini “hain” olarak nitelendirip, parti içindeki huzursuzluğu artırıyor.
EKONOMİK KRİZ DURUMU ETKİLİYOR
Zimbabve’nin ekonomik krizi, %95 işsizlik, hiperenflasyon ve gıda güvensizliği gibi sorunlarla daha da derinleşiyor. Ülkenin para birimini istikrara kavuşturamaması ve yabancı yatırım çekememesi, siyasi gerginlikleri daha da şiddetlendiriyor. Uluslararası yardımların zayıflaması ve ekonomik felç, Zimbabve’nin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu durum, bölgesel ekonomiler, özellikle de Güney Afrika gibi komşu ülkeler için de tehlike yaratıyor.
ABD-ZİMBABVE ARASINDA DÖNÜM NOKTASI
Mnangagwa, 6 Nisan 2025’te Zimbabve’nin ABD ithalatlarına gümrük vergilerini askıya alacağını duyurdu. Bu hamle, Zimbabve’nin Amerika ile ilişkilerini iyileştirme çabası olarak değerlendiriliyor. Ancak eleştirmenler, bu adımın Zimbabve’ye ekonomik anlamda çok az fayda sağladığını ve Trump yönetimiyle olan ilişkileri iyileştirmek için atılan bir adım olduğunu savunuyorlar.
BÖLGESEL ETKİ
Zimbabve’deki siyasi kargaşa, Afrika genelinde benzer yönetim zorluklarını yansıtıyor. Yaşlanan liderler ve anayasal sınırlara rağmen iktidarlarını sürdürme çabaları, bölgesel istikrarsızlığa yol açıyor. Uganda’dan Kamerun’a kadar birçok Afrika ülkesi, benzer yönetim sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Aynı zamanda, Sudan ve Mali gibi ülkelerde ordu tarafından yapılan müdahaleler, Afrika’daki militarize siyasetin bir başka örneğini gösteriyor.
GÜNEY AFRİKA İLE TİCARET
Zimbabve’nin en büyük ticaret ortağı olan Güney Afrika, bu siyasi çöküşle birlikte zorlu bir döneme girebilir. Ticaretin kesilmesi, Güney Afrika’nın kendi ekonomik baskılarını daha da kötüleştirebilir. Bu süreçte SADC (Güney Afrika Kalkınma Topluluğu) üyelerinin ABD’ye karşı bölgesel bir yanıt arayışı, Afrika’nın dış ekonomik baskılara karşı birleşik bir strateji geliştirmedeki zorluklarını gözler önüne seriyor.
SON GELİŞMELER
İki kritik gelişme öne çıkıyor: Birincisi, güvenlik güçlerinin iç bölünmeleri ve ordunun Mnangagwa’ya karşı tutumu, askeri müdahale riskini artırıyor. Bu, Zimbabve’deki kaosu derinleştirebilir ve bölgesel istikrarsızlık yaratabilir. İkinci olarak, Mnangagwa’nın gümrük tarifelerini askıya alması, Zimbabve’nin uluslararası ilgiyi çekmeye yönelik umutsuz bir girişim olarak değerlendiriliyor. Ancak bu durum, Afrika’daki diğer liderler ve SADC ülkeleriyle gerginliklere yol açabilir.
Zimbabve’deki kriz, Afrika’nın karşı karşıya olduğu yönetim sorunları, ekonomik kırılganlık ve dış baskılarla ilgili önemli bir hatırlatıcıdır. Hem Zimbabve’deki paydaşlar hem de bölgesel kuruluşlar, bu durumu barışçıl bir şekilde çözmek için aksiyon alması gerekmektedir.
Kaynak: iniAfrica